Sayfalar

Translate

11 Kasım 2013 Pazartesi

Rus'lar tatil yapmayı öğrenmişler :)

Evet Rus'lar tatil yapmayı öğrenmişler.Bunu nerden anlıyorum biliyormusunuz? 14 yıldan beri otellerde çalışan bir kişi olarak yaptığım gözlemlerden,yaşadığım tecrübelerden diyebilirim.Otellerde ne görev yaptın diye soran olursa güvelik görevlisi,gece müdürü ve güvenlik müdürü olarak çalıştım.14 yıl boyunca yaşadığım olayların %80'ninde Rus misafirlerin çıkardığı olaylarla uğraştım.Her olayın altında mutlaka bir Rus misafir çıkıyordu.Ancak son çalıştığım otelde Rus misafirlerin tatil anlayışının bir nebzede olsa değiştiğine tanık oldum.Çalıştığım otel sezon boyu %100 doluluktan aşağı düşmeyen ağırlıklı olarakta Rus misafirlerin geldiği ve özellikle genç misafirlerin tercih ettiği 24  saat aksiyon olan bir oteldi.Ancak sezon boyu yaşadığımız olaylara baktığımda yaşanan olayların Kazakistan'lı ve Azeri misafirlerin çoğunlukla karıştığı olaylar olduğunu gördüm.Otel konsepti olarak 24 saat hareket olan ve gençleri olduğu bir ortamda Rus misafirlerin olayların çok azında olması gerçekten dikkat çekici bir durumdu.Gruplar halinde sabaha kadar alkol alıp eğlenen Rus misafirlerin en ufak bir elektriklenmede sakin kalıp eğlenmelerine devam etmeleri ilgi çekiciydi.Buna karşılık Azeri ve Kazak misafirlerin bile bile olay çıkarmaya çalışmalarına bile çoğu zaman aldırış etmiyorlardı.
Rus misafirlerin bu tür davranışları bende tatil yapmayı öğrendikleri düşüncesini oluşturdu.Ha sezon boyu çok çılgın Rus grupları geldi zaman zaman bizi çok zorladılar ama çok fazla olaya karışmadılar.
Rus'lar tatil için gelmeye başladıklarında çok olaylar yaşanıyordu.Otellede güvenlik olarak görev yapan arkadaşlar çok iyi bilir.Her gece mutlaka birkaç olay patlar ve ne kavgalar yaşanırdı.Rus misafirler insanı canından bezdirirlerdi.Ama gün geçtikçe onlarda bu tür olaylardan bıktılar herhalde.Aman öyle olsunlar gelsinler adam gibi tatillerini yapsınlar gitsinler.Otellerdeki özel güvenlik görevlilerine de fazla iş çıkarmasınlar.

Yine aylardan Kasım

Kasım ay'ının gelmesi demek otel çalışanları için sezonun bitmesi,ücretsiz izin,askıya alınma,işten çıkarılma demektir.Bir çok otel kasım ay'ı geldiğinde ya tesisi komple kapatır personelini çıkarır ya da kış sezonu boyunca çalışan personelini ücretsiz izine çıkarır veya askıya alır.Otel 12 ay açık olsa bile kasım ayı geldiğinde tüm personel ne olacak diye düşünmekten kendini alamaz.Birde fısıltı gazetesi işin içine girdiğinde bir çok laf döner durur.Acaba çıkarakcaklar mı? diye düşünür durursunuz.Hele o sezon işe girmişseniz hiç kurtuluşunuz yok sayılır.
Turizmde ücretsize çıkmak,askıya alınmak,işten çıkarılmak adeta kural olmuştur kasım ayı geldiğinde.12 ay açık bir otelde çalışsanız bile değişen birşey olmaz.Kıyısından köşesinden tadarsınız ücretsizi,askıya alınmayı işsiz kalmayı.Çoğu zaman kıymeti yoktur sezon boyu harıl harıl çalışmanın.Kimse kıymetini bilmez hiç kimsenin.Herkes işinin görüldüğüne bakar.En başta da patronlar.Onlar için gelir giderden fazla ise sorun yok.Kârdan zarar etmemek için turizmde kural haline getirdikleri sistemi bozmazlar.Yaptıkları bütçeleri verirler genel müdürlerin eline gerisine karışmazlar.
Bu yıl sezon sonu geldiğinde yaklaşık 200.000 personel işsiz kalacakmış.Peki ne olacak bu kadar insan ? Bunu düşünen ve bu soruna çözüm getiren hiç kimse yok.Kasım ayı gelir yönetim ne yapacağını bilir,personel sonunu bilir sessiz sedasız olanlar olur.Bir aralar oteller bilmem kaç senede bir tadilat için kapatılacak sonrasında açık kalacak falan diye hükümet karar almıştı.Ama uygulamada bu kararın hiç bir hükmü yok.Çünkü otel patronları işlerine geldiği gibi hareket ediyor.İstediği sezon açıyor istediği sezon kapatıyor otellerini.Olan yine çalışan personele oluyor.Sonrada kaliteli hizmetten,kaliteli personelden bahsediyorlar.Başı bozuk bir sistemde olan otelcilikte hiç kimse kalite aramasın.Tabi bu işi düzgün yapan işletmeler ayrı ama sayıları az.
Her sektörde olduğu gibi olan çalışan personele oluyor.Ancak otel çalışanlarının durumu belli.Kasım ayı geldiğinde işsiz.

20 Eylül 2013 Cuma

Siz Hiç Beyninize Bir Köpekbalığı Attınız mı?




Japonlar taze balığı hep çok sevmişlerdir. Fakat japonya sahillerinde bol balık bulmak mümkün olmamaktadır. Balıkçılar, Japon nüfusu doyurabilmek için daha büyük tekneler yaptırıp daha uzaklara açılabilmişlerdir. Balık için uzaklara gidildikçe, geri dönmesi de daha çok vakit alır olmuştur.Dönüşbir – iki günden daha uzarsa, tutulan balıkların da tazeliği kaybolmaktadır.

Japonlar tazeliği kaybolmuş balığın lezzetini sevmemişlerdir. Bu problemi çözebilmek için balıkçılar teknelerine soğuk hava depoları kurdurmuşlardı r.Böylece istedikleri kadar uzağa gidip, tuttuklarını da soğuk hava deposunda dondurulmuş olarak saklayabileceklerdi .

Ancak Japon halkı taze ile donmuş balık lezzet farkını hissedebiliyor ve donmuş olanlara fazla para ödemek istemiyorlardı .

Balıkçılar bu defa teknelerine balık akvaryumları yaptırdılar. Balıklar içeride biraz fazla sıkışacaklardı, hatta, birbirlerine çarpa çarpa birazda aptallaşacaklardı , ama yine de canlı kalabileceklerdi. Japon halkı canlı olmasına rağmen bu balıkların da lezzet farkını anlayabiliyorlardı . Hareketsiz, uyuşmuş vaziyette günlerceyolgelen balığın, canlı, diri hareketli taze balığa göre lezzeti yine de etkilenmişti.

Balıkçılar nasıl olacakta Japonya’ya taze lezzetli balığı getirebileceklerdi ?

Siz olsaydınız ne yapardınız ?

Hedeflerinize ulaşır ulaşmaz, mesela mükemmel bir eş buldunuz veya çok başarılı bir firmaya girdiniz, borçları ödediniz v.s. Heyecanınız kaybolmaya başlamaz mı? Aşırı çalışmanız gerekmiyorsarahatlamazmısınız? Lotoda büyük ikramiyeyi kazananlar parayı savurmaya başlamaz mı ?

Japonların Taze balık probleminde olduğu gibi çözüm aslında basittir. 1950′lerde L.Ron Hubbart’ın gözlemlediği üzere “İnsanoğlu ancak hırs iddiası içinde bulunursa anormal çabalar sarfeder.” Ne kadar akıllı, uzman, inatçı iseniz iyi bir problemle uğraşmaktan o kadar zevk alırsınız. Problem sizi ne kadar zorluyorsa ve siz onu adım adım çözebiliyorsanı z bundan da o derece mutluluk duyarsınız, heyecan duyarsınız ve enerji dolu, canlı, ayakta kalırsınız.

Japonlarda balıkları yine teknelerindeki akvaryumlarda tuttular, ancak içine küçük bir de köpekbalığı attılar. Bir miktar balık köpekbalığı tarafından yutulmuştu, ama geride kalanlar son derece hareketli ve taze kalabilmişlerdi.

Buradan da görüleceği üzere problemlerden, uzaklaşmaktansa içine atlamak, boğuşmak ve onları yenmek gerekir.

Problemimiz çok ve çeşitli olabilir. Ümitsiz olmayın. Onları tanıyın, organize edin, kararlı olun, daha çok bilgi ve yardım desteği ile onlarla savaşın.

Beyninize bir köpekbalığı atın ve nelere ulaşabileceğinizi o zaman görün.

19 Eylül 2013 Perşembe

İş Ortamındaki İnsanlar

Aslan 

Şirketin sahibidir, o kadar.


Bukalemun


Bulunduğu ortama göre farklı davranan,
nabza göre şerbet veren ve bu şekilde
başarı sağlamaya çalışan insan tipidir

Çakal


Katırlara yük yükleyip kendileri yapmış
gibi gözükerek bir yerlere gelmeye
çalışan, kendileri hakkında anlatacak çok
şeyi olan ve başarılarını büyüte büyüte
anlatan, aslında bomboş olduklarının
ortaya çıkmasından çok korktuklarıı için
vahşi gülme çığlıkları atıp duran
insanlardır.

Deve


Geçmiş teki 1-2 başarısını hörgüçlerine
yükleyip yıllarca onunla hayatta kalmaya

çalışan insan tipidir.

Devekuşu


Hiçbirşeye bulaşmadan kafasını kuma
gömüp, sorunlar yokmuş gibi yapan ve
"başkaları çözsün" deyip elindeki işten

başkasına bulaşmayan insan tipidir


Dinozor


Çok tecrübeli olmasına rağmen
teknolojiyle tecrübeyi birleştiremeyen,
atsan atılmaz satsan satılmaz insan
tipidir.


Domuz


Sürekli çamura yatıp başka işlere köstek
olmaktan başka işi olmayan sorunlu
insanlardır...

Fil


Çok kaynak tüketmesine rağmen çok güçlü
olduğu için aslanın bile birşey diyemediği
insan tipidir.
İnek


Bu tipteki insanlar tek bir işte çok iyidir
ve o işi yaparak firmaya iyi para
kazandırır. Genelde yeniliklere kapalı,
gözlüklü ve kilolu bir tablo çizerler. Bu tip
insanlara sağmak dışında kimse fazla
dokunmaz, yapılmak üzere iş verilir o
kadar.
Karınca


Son derece düzenli ve disiplinli çalışırlar
ve teknik bir alanda iyi bir uzmanlığa
sahiptirler... Çok iyi çalışırlar ve başarılı
sonuçlar alırlar, ancak liderlik vasıflarına
sahip değillerdir; bu insanlar şirketlerin
gizli lokomatifleridir... Ayrıca ineklerin
aksine, kendilerini yenileyip yeni şartlara
ayak uydurabilirler.
Kartal


Gerçek liderlerdir... Daha yukarıda
uçarlar, yukarıda olmayı  hakedecekleri
kanatları vardır, geniş  resmi, geçmişi ve
geleceği herkesten daha iyi görürler ve
güçlü gibi davranmaya ihtiyaç duymadan

güçlü ve asildirler

Katır


Başkalarının yüklediği binbir türlü işi
yapıp durur... Bu arada kendi işlerini de
yapar... Yükü hep ağırdır ve başkalarının
yüklerini taşımaya devam ettikçe daha da
yüklenir...
Kedi


Yerine çok bağlıdır... şirkete kök salmıştır
ve orada ölmeye niyetlidir...
Köpek


Sadece yaltaklanarak yer edinmeye
çalışan insan tipidir...
Koyun


Hiçbirşeye gıkı çıkmaz, katır kadar çok
çalışmazlar ve inek kadar para
getirmezler, genelde günlük işleri yapan
vasat pasif çalışanlardır...
Maymun


Papağanlara çok yakındır, tek farkları,
konuşmalarının arasında sürekli komiklik
yapmaya çalışmalarıdır..
Papağan


Çok ve boş  konuşmaktan başka hiçbir işe
yaramazlar...

Sinek


Zayıf olmasına rağmen tavırlarıyla mide
bulandıran insan tipidir...

Timsah


Genelde üst kademede olurlar ve işlerine
gelmeyenleri dişleri arasında
sıkıştırıverirler; ve bu işe mutlaka
bürokratik bir kılıf bulurlar...
Yarasa


Önünü göremeyecek kadar kördür ama
duyduklarıyla yolunu bulur. Yanlış birşey
duyacak olursa duvara toslar. Genelde
papağanlar tarafından kolayca manipule
edilebilir.
Yılan
Sinsice kuyu kazan insan tipidir,

domuzların aksine oldukça tehlikelidirler



insan
Ne yazık ki çok azdır...








Ara dinlenmesi işçiye hangi sürelerde verilmelidir

Ara dinlenmesi işçiye hangi sürelerde verilmelidir.
(bir saatin üzerinde ara dinlenmesi verilmesi mümkün müdür?)
İşletmelerimizde ara dinlenmesi konusu tartışmalı konulardan biri olmaktadır.
Bu konuda gerek çalışanlarımızın, gerekse işveren vekili konumundaki uygulamacılarımızın eksik
bilgi sahibi olması bu tartışmalara sebebiyet vermektedir.
Öncelikle çalışanlarımızın bize sordukları sorulardan elde ettiğimiz kanaat pek çok çalışanın İş
kanunu gereği verilmesi zorunlu olan bu ara dinlenmesini iş süresinden saydıklarıdır. Oysa ara
dinlenmeleri iş süresinden sayılmaz. Örneğin;
Haftalık 45 saat iş süresinin uygulandığı bir işletme günde 9 saat çalışarak 5 günde bu süreyi
tamamlanıyorsa işçilere bu 9 saatlik iş süresi içinde en az 1 saat ara dinlenmesi de verilmelidir. Bu
durumda mesai saatleri şöyle olacaktır.
İş başı : 08.00
Ara dinlenmesi : 12.00 – 13.00
Mesai bitimi : 18.00
Burada görülebileceği gibi işçi işyerinde toplam 10 saat geçirmektedir. ( 08. 00 -18.00) ancak fiili
olarak 9 saat çalışıp 1 saat dinlenmektedir. İşte kimi çalışanlarımız işyerinde toplam kaldıkları
süreyi göz önüne alarak ara dinlenmesini de çalışılan süreden saymakta ve günde 10 saat
çalıştırıldıklarını düşünmektedirler.
Konu iş yasamızın 68. Maddesi ile düzenlenmektedir ve yasa metni aşağıdaki gibidir.
MADDE 68. - Günlük çalışma süresinin ortalama bir zamanında o yerin gelenekleri ve işin gereğine
göre ayarlanmak suretiyle işçilere;
a) Dört saat veya daha kısa süreli işlerde onbeş dakika,
b) Dört saatten fazla ve yedibuçuk saate kadar (yedibuçuk saat dahil) süreli işlerde yarım saat,
c) Yedibuçuk saatten fazla süreli işlerde bir saat,
Ara dinlenmesi verilir.
Bu dinlenme süreleri en az olup aralıksız verilir.
Ancak bu süreler, iklim, mevsim, o yerdeki gelenekler ve işin niteliği göz önünde tutularak
sözleşmeler ile aralı olarak kullandırılabilir.
Dinlenmeler bir işyerinde işçilere aynı veya değişik saatlerde kullandırılabilir.
Ara dinlenmeleri çalışma süresinden sayılmaz.
Yasa metninden de açıkça anlaşılabileceği gibi ara dinlenmesi esasen işçiye kesintisiz verilmelidir.
Ancak bu süreler tarafların anlaşmaları ile aralıklı olarak da kullandırılabilir. Zaten uygulamada da
genellikle yarım saat yemek arası, 15X2 olarak da çay paydosları verilmek suretiyle işçiler bir saat
dinlendirilmektedirler.
Diğer taraftan işçilerin günde 7,5 saatin altında çalışılan işyerleri olabileceği gibi personel kısmi
süreli (part-time) çalıştırılan bir personelde olabilir. Bu durumda olanlara verilecek olan ara
dinlenmesi süreleri yasada belirtilmektedir.
İşçinin çalışma süresi 7,5 saati aşarsa ara dinlenmesi ne kadar kullandırılacak?
Şimdi konunun diğer tartışılan yönlerine geçelim. Çünkü kimi işveren veya vekillerimizde yasa
metininden işçiye ne kadar çalışırsa çalışsın verilebilecek ara dinlenmesinin 1 saat olabileceği
yorumunu çıkartmaktadırlar.
Gerçekten de yasa metninde işçinin günlük çalışma süresinin 7,5 saati aşması koşulunda verilecek
ara dinlenmesi süresi 1 saat olarak belirtilmektedir.Oysaki pek çok işyerimizde günlük çalışma süreleri 7,5 saatin çok üzerine çıkmakta 12
saate hatta 14 saate kadar ulaşmaktadır. Peki, bu durumda da işçiye verilecek ara
dinlenmesi 1 saatten fazla olmayacak mıdır?
Bu konuda yasal düzenleme tereddütlere neden olduğundan konuya yine içtihatta çözüm aramamız
gerekiyor. Konuyla ilgili bir yüksek mahkeme kararı tamda aradığımız sorulara yanıt vermektedir.
“Uygulamada 7,5 saatlik çalışma süresini çok fazla aşan çalışma sürelerine de
rastlanıldığından, özellikle 10 saati aşan çalışmalar bakımından ara dinlenmesinin en az
1,5 saat olarak belirlenmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Günlük 14 saatlik fiili çalışma
süresi belirleyen uygulamalarda ise ara dinlenme süresi en az 2 saat olmalıdır.”
Görülebileceği gibi yasada her ne kadar öngörülmemiş olsa da yüksek mahkeme sürekli yaşanan
husumetlerden dolayı konuya iş yaşamının gerçeklerini göz önüne alarak yaklaşmış ve uzun süren
işlerde verilecek ara dinlenmelerin 1 saatten fazla olması gerektiği yönünde hüküm kurmuştur.
İşçi ara dinlenmesini kullanmayıp çalışırsa ne olacak?
Sıkça karşılaştığımız bir başka işçi iddiası da işçinin ara dinlenmesi esnasında çalıştığı ve
dinlenmediği şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Böyle bir durumda ne olacaktır. Buna da yine aynı
karar içinde bakalım.
“İşçi ara dinlenme saatinde tamamen serbesttir. Bu süreyi işyeri içinde ya da dışında
geçirebilir. İşyerinde geçirmesi halinde bu süre içinde çalışmaya devam etmesi
durumunda ara dinlenmesi verilmemiş sayılır. Ancak işçi işyerinde kalsa bile, ara
dinlenmesi süresini serbestçe kullanabilir, bu süre içinde çalışmaya zorlanamaz.”
Görüldüğü gibi esas olan işçinin ara dinlenmesi sırasında çalışmamasıdır. Ayrıca çalışmaya da
zorlanamaz. Ancak kendi kabulü ile çalışırsa bu durumda ara dinlenmesi yapmamış
sayılacak ve kendisine ücret ödenmesi de gerekecektir. Burada karşımıza bir soru daha
çıkmaktadır. Bu durumda ödenecek ücret fazla mesai olarak mı değerlendirilecektir? Yine
Yargıtay kararımız bakalım.
“Ara dinlenmesi için ücret ödenmesi gerekmez. Ancak, bu süre işçiye dinlenme zamanı
olarak tanınmamışsa işçinin normal ücretinin ödenmesi gerekir. Bu sürenin haftalık 45
saati aşan kısmını oluşturması halinde ise, zamlı ücret ödenmelidir.”
Evet, karardan da anlaşılacağı üzere işçi ara dinlenmesi sırasında çalışırsa bu fazla mesai olarak
kabul edilmeyecek, ancak çalışılan süre haftalık iş süresi olan 45 saati aşarsa fazla mesai
olarak değerlendirilecektir.